
Hayatı gibiydi
şimdi. Her şey yerli yerinde dengede. Ama bir nefes bile her şeyi dağıtmaya
yetecek kadar kırılgandı aynı zamanda. Bir tanesini çeksem yer yerinden oynar
diye geçirdi zihninden. Biliyordu, çok kereler denemişti bunu da. Arada yaptığı
iş onu tatmin etmez, bir tanesini çekiverirdi kartların ve yaptığı kocaman evin
yerle bir oluşunu seyrederdi.
Bu hastanede
zaten yapacak fazla da bir şey yoktu. Kafasını toplaması için göndermişlerdi
onu buraya. O ne demek onu bile bilmiyordu ya neyse. İnsanın kafası nasıl
toplanır. Zihnin yerle bir olmuşken neresini toplayacaksın ki. Dolap mı bu
içindeki kıyafetleri katlayıp yerleştiresin.
Onun da şalteri
atmıştı bir gün işte. Sokaklara atmıştı kendini. Yarı çıplak hem de. Bağıra
bağıra koşmaya başlamıştı. Neden böyle yaptığını bilmez haldeydi.
Onu
bulduklarında bir arabanın, sanırım bir Doblo’nun altına atmak üzereydi
kendini. Yaşlıca bir amca sakin sakin yanına yaklaşmış, “gel kızım gel, sakin
ol” diyerek üzerindeki eski paltoyu sarmıştı bedenine. Kucaklamıştı sonra onu.
O da kendini bırakmıştı.
Bir kuş gibi titriyordu. Amca “geçti, bitti, korkma” dedi ona. Yüzüne baktı amcanın.
Geçmediğini biliyordu ama bir ferahlama duyduğu kesindi. Atmıştı işte içinde
birikenleri. Ambulans geldiğinde de aynı sakinlik vardı üzerinde. Hiç itiraz
etmeden bindi. Sessizce dinliyordu ne denirse.

Fotoğraflar: pixabay.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder